Yeni dünya Düzenin Devinimi Amerika Birleşik Devletleri’nin ve Sovyetler Birliği arasında geçen ideolojik zıtlık askeri, ekonomik, sosyal ve siyasi mücadeleyi de beraberinde getirmiş ve dünya ülkeleri kendilerini yeni şartlara hazırlayıp, yeni oluşacak sistemde kendilerine en uygun yeri bulmak için mücadele içerisine girmişlerdir.
Ruslar ve Ukraynalılar Slav ırkına mensup ortak tarihsel geçmişleri ve kültürel bağları olan iki farklı millettir. Sovyet sonrası dönemde Rusya Ukrayna ilişkileri sorunlu bir şekilde devam etmiştir. Ukrayna kazandığı bağımsızlığı pekiştirmek isterken, Rusya ise Sovyet coğrafyasını kendi kontrolünde tutmak istemektedir. Her iki ülkenin dış politikasındaki bu farklılıklar ikili ilişkilerde bazı krizlerin yaşanmasına neden olmuştur. Ancak şu noktanın belirtilmesi gerekir ki, Kırımın işgaliyle derinleşen Ukrayna krizi küresel, bölgesel ve yerel nedenleri ve sonuçları olan karmaşık bir sorundur. Zira krizin nedenleri arasında Rus Amerikan rekabeti, Avrasya coğrafyasında sürdürülen hâkimiyet mücadelesi ve Ukrayna’nın istikrarsız siyasal yapısı ve Rusya Ukrayna ilişkileri gibi faktörlerden söz edilebilir. Çalışma, Ukrayna krizi, Ukrayna’nın siyasi yapısı, Rusya Ukrayna ilişkileri ekseninde analiz edilecektir.
ABD önderliğinde Batı bloğunun galibiyetiyle sonuçlanan Soğuk savaş sonrası, Batının dünya siyasetinde hâkim olmasının önünü açmıştır. Dolayısıyla ulusal ve uluslararası sorunların nasıl ve neye göre çözümleneceği konusunda Batının temsil ettiği yöntem ve hedefler baz alınmıştır. Bu hedeflerden birisi de ukraynayı kullanarak rusya sınırlarına dayanmak ve rusyayı tehdit etmektir. Ukrayna batının tüm vaadlerine kanarak kendini kullandırma kararıyla ABD’nin kucağına oturmuştur. Işin özünde bunu farkeden Rusya soğuk savaşı iyice ısıtarak kaynatmış ve Ukrayna’yı batının bu idealine karşılık buharlaştırmaya başlamıştır. Her zamanki gibi yalan vaadlerle dünyayı kendi çıkarları için kullanan ABD’de buna fiili olarak engel olamamışken yaptırımlarla yetinmiş ve Ukrayna’yı Rusyanın kucağına atmıştır. Kısacası kucaktan kucağa gezen Zelenski ve ekibinin nereye ne şekilde düşeceği an itibarıyla belli olmazken, savaş sonrasında da bi hayli kucaklaşacak yer olduğu görülmektedir.
Soğuk savaşın bitmesiyle beraber, Batı’nın askeri, siyasi, toplumsal, kültürel ve ekonomik yapıları da kendi alanlarında galip geldiği fikri kabul görmüş iken Putin tüm ezberleri bozmuş ve dünyada kimin ne yapabileceğini ortaya koyarak bal gibi de güç gösterisinde bulunmuştur.
ABD’nin hala dünyanın en büyük gücü olduğu ve uluslararası sorunlara karşı geliştirdiği politikaların büyük önem arz etmesi ile beraber ABD’nin politikalarına karşı tavır alan büyük güçler ve Soğuk savaş dönemindeki gibi Batı’nın veya SSCB’nin bölgesel düzeyde vekil-devleti (Proxy or Satellite States) olmayı reddeden devletler kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmeye başlamışlardır. Ermenistan, Gürcistan ve Ukrayna bunların başını çekmektedir. Arap Baharı ve sonrasındaki siyasi ve askeri gelişmeler yukarıda bahsi geçen 21. yy güç siyaseti için en önemli örneklemlerden bir tanesidir
Bu iki krizin çok önemli tarafları ABD, Avrupa Birliği, Rusya, Çin, Türkiye ve diğer Avrasya ve Arap ülkeleri olarak sıralanabilir. Suriye ve ukrayna krizinde mevcut güç siyaseti aktörlerinden olan Türkiye ve Rusya soruna bakışlarını varlıksal bir tehdit olarak görmektedir. Türkiye için Suriye Krizi büyük güç statüsünün tescillenmesine sebep olabilecek bir meydan okumayı temsil ederken. Ukrayna Krizi sınıraşırı politika belirleme gücünün sınandığı bir alan olarak görülmektedir. Etkin rolüne bakıldığında, Suriye Krizi, Rusya için, Sovyet etki alanın dışında yeniden var olma mücadelesini temsil ederken, Ukrayna Krizi ise, Sovyet-etki alanın aleyhine daralmasının en kritik noktasını ifade etmektedir.
SSCB sonrası bağımsızlığını kazanan Doğu Avrupa ülkelerinin, Avrupa Birliği ve NATO üyeliği için istekli olması bu ülkelerin birer birer Batı Avrupa’nın siyasi, kültürel ve ekonomik yapılarına entegre olmalarına sebep olmuştur. Bu süreçte Sovyet varisi Rusya’nın yaşanan gelişmeleri uzaktan izlemesinin sebebi yeterli güce sahip olmamasıdır. 2000’lerden sonra Vlademir Putin önderliğinde toparlanan Rusya, Ukrayna, Gürcistan, Moldova ve Belarus gibi ülkelerin kendi etki alanından çıkmasına göz yummayacağını ifade etmiştir. Ermenistan, Gürcistan ve Ukrayna’nın AB ve NATO’ya yakın durmaları ise Rusya için yeniden tehdit olarak algılanmıştır. Özellikle Ukrayna ve Gürcistan’ın olası NATO üyelikleri Rusya’nın çevrelenmesi olarak değerlendirilmiştir. Bu konudaki tehdit algısı, Rusya’yı ilgili ülkelerin yönetimlerini kontrol edemeyeceğini anladığında askeri müdahale seçeneğini kullanmasına sebep olmuştur.
Bu yüzden, Rusya, Önce Gürcistan’a müdahale ederek, Güney Osetya ve Abhazya’yı kontrol etmiş ve Sovyet sonrası Orta Asya ülkeleri ile iki ve çok taraflı anlaşmalar yaparak kendi etki alanı olarak gördüğü coğrafyada Amerika başta olmak üzere diğer büyük güçlerin varlık göstermesini engellemeye çalışmıştır. Sonra Ermenista’a Azerbaycan ile ayar vermiş ve Rusya’nın Bu minvalde Ukrayna politikasının nihai amacını Rusya yanlısı ve istikrarlı bir yönetimin iktidarda kalmasını sağlamak Putin açısından kaçınılmazdır.
Rusya ve Türkiye’nin Jeopolitik Mücadelesi ve siyasi istikrasızlık yaşayan bir Ukrayna’nın hem AB üyeliği hem de NATO üyeliklerinin hayal olduğu çok iyi bilinmektedir. Rusya’nın özelde Ukrayna politikası ve genelde ise Sovyet sonrası bağımsızlığını kazanan ülkelere bakış açısı, Rusya için kendi etkinlik alanının ayrılmaz bir parçası olarak değerlendirilmektedir. Söz konusu coğrafyada diğer büyük güçlerin nüfusunun artmasının kendi ulusal çıkarlarını ve uluslararası sistemde büyük güç olma statüsünü zedelediğini düşünmektedir. Bu açıdan, Orta Asya’daki enerji kaynaklarının çıkarılması ve dünya piyasalarına sürülmesi konusunda bir tekel oluşturmaya çalışmaktadır. Diğer yandan, bu ülkelerin siyasi yapılanmalarının Batı’ya göre şekillendirmelerine karşı çıkarak gerek seçimlere dışarıdan müdahale ederek gerek siyasi ve askeri baskı kurarak ve gerekse de muhalif grupları kendi etrafında toplayarak bölgedeki siyasi gelişmelere sesiz kalmamaktadır.
Avrupa ana karasına bağlantı sağlayan son kale olarak değerlendirilecek olan Ukrayna coğrafyasının Batı yanlısı bir yönetime sahip olması Rusya’nın Sovyet sonrası sınırlarına kapanması anlamına gelecektir. Aynı zamanda Rusya’nın Avrupa’ya enerji tedarikinin güzergahında yer alması Rusya’nın bölgesel ve küresel anlamda enerji politikalarının sürekliği açısından jeo-stratejik bir öneme sahiptir. Diğer taraftan, Rusya’nın Kırım yarımadasında yer alan Karadeniz donanması Karadeniz Jeo-stratejik açıdan öneme sahip bir coğrafyadan Rusya’nın kolay kolay vazgeçmesi beklenemez. Bu durum, Rusya’nın Sovyet coğrafyası ve Sovyetler etkisinde bulunan diğer ülkeler üzerinde hiçbir tasarrufunun olmadığı anlamına gelecektir. Özellikle, Kafkasya, Belarus, Suriye, Libya sorunlarını Rusya’nın ulusal-çıkarlarının dışında düşünmesi beklenemez fakat Ukrayna sorununun, Batı Avrupa ve Rusya arasında tarihi güç mücadelesi bağlamında çok daha büyük öneme sahip olduğu iddia edilebilir.
Türkiye ve Rusya’nın dış politikada izledikleri ontolojik stratejiler, mücadele içinde oldukları tüm coğrafyalarda birbirleri ile kesişmekte ve hatta çatışmaktadır .Orta Asya, Orta Doğu, Balkanlar, Kafkaslar ve Karadeniz bölgesi dahil olmak üzere neredeyse tüm uluslararası sorunlarda rakip grupları destekleyerek karşı karşıya gelmektedirler. Aynı zamanda, enerji, siyasi çözüm kanalları, ikili ekonomik ilişkiler ve hatta siyasi çözüm kanallarında (Astana Süreci) ortak çalışma alanları üzerinde uzlaştıkları görülmektedir.
Rusya için Ukrayna krizi, hayati bir öneme sahipken, Suriye krizi daha ikincil seviyede durmaktadır. Türkiye için, Suriye krizi hayati bir öneme sahipken, Ukrayna krizi daha ikincil düzeydedir. Dikkat edilmesi halinde, her iki ülke, kendi çevresi ve bölgesinde etkin olmayı ulusal çıkarları açısından hayati derecede önemli görmektedir. Birbirlerini rakip olarak görmelerine rağmen, ortak faaliyet yürütebilmelerinin temel sebebi, daha güçlü olarak gördükleri Amerika ve Batı Avrupa ülkelerinin bölgede etkinliklerini engellemek istemeleridir. Ancak, Arap Baharı, devrimler sonrası yeni yönetimlerin kurulamaması, farklı siyasi grupların iktidar mücadelesine girmesiyle Arap kışına dönünce bölgesel ve küresel güçler için yeni bir mücadele alanı meydan gelmiştir.
Avrupa devletleri ve Amerika’nın muhaliflere destek vermesine rağmen Esad sonrası Suriye için iktidar alternatiflerinden emin olamamaları Suriye krizine doğrudan müdahale etmelerini engellemiştir. Rusya ise, Libya örneğinde olduğu gibi kendisinin dışarda tutulmasını ve insani müdahale adı altında bir ülkenin egemenliğinin yok sayılmasını kendi çıkarlarına ve büyük güç olma statüsüne aykırı olarak değerlendirmiş ve bu yüzden Suriye rejimini eleştirmesine rağmen Esad’ın yönetimden el çektirilmesine sıcak yaklaşmamıştır . Türkiye ve Rusya kendi aralarında etki-alanlarının kesiştiği birçok coğrafyada mücadele etmeye devam ederken, mevut küresel güç sisteminde duydukları rahatsızlık birbirleri için doğrudan bir çatışmaya girmektense diğer büyük güçlere karşı hareket alanlarını genişletmek amacıyla siyasi ve askeri diyaloğa devam etmektedirler.
Rusya batı bloğuna ukraynayı kuşa çevirmeden yetinmeyeceği için istediğini alana kadar soğuk savaşı ısıtmış ve ukraynayı buharlaştırarak kendi kontrolüne alana kadar sıcak savaş devam edecektir. Bu hem batıya bir ayar olacak, hem de SSCB’den ayrılan ülkelere bir göz dağı olacaktır.
Bu savaş putin istediğini alana kadar devam edecek ve sonucu tüm dünya dengelerini değiştirecektir. Türkiye ise bu süreçte en etkin rolünü oynayacak ve dünya Türkiye’nin bulunduğu coğrafyadaki etkinliğini bir kez daha Kabul edecektir. Türkiye NATO’ya üye olduğu halde nato içindeki müttefik-düşmanlarına kolay lokma olmadığını kanıtlayacak, Putin' de buna fırsat tanıyacaktır. Bu bağlamda Zelenski temsili olarak Kuşa çevrilen Ukrayna ile nereye uçacağına karar verecektir.