Eski İçişleri Bakanı ve İstanbul Milletvekili Süleyman Soylu, Chp Genel Başkanı Özgür Özel'in hakkında yaptığı konuşmalar sonrasında soyal medyasında bir açıklama yaptı. Açıklamasında,
İngiliz Özgürcüğüm;
Adadaki (Kıbrıs) İngiliz arkadaşlarından en son mesajını aldım.
Kemal Bey’e — yani kendi genel başkanına — arkadan hançer sapladığın gibi bizi kendinle karıştırma.
Biz, Tayyip Erdoğan’la “karanlıkların sonuna”, “derinliklerin dibine” kadar beraberiz.
Sıkıntının nedenini anlıyorum. Paylaştığımız “7 Soru 7 Cevap” raporunun sana ve kamuoyuna yansımaları…
Bu yüzden 10 nefes alıyorsan, 20 yalan söylüyorsun.
Nefesini verirken de boş geçmiyorsun.
Seni artık İngiliz doktorlar bile kurtaramaz.
Ha, unutmadan: Hasan Doğan’a ayak röntgenini göndermeyi unutmuşsun… sözleri ile cevap verdi.
Gazetemiz yazarı Ömer Şahin Soylu'nun sözlerinin perde arkasını deşifre etti.
İşte! O yazı...
Ey Özgürcüğüm,
Sana bu hitabı boşuna kullanmıyorum. Çünkü senin siyasetteki tarzın da, duruşun da, çıkışların da ciddiyetten çok uzak. Bir genel başkan gibi değil, bir sahne sanatçısı gibi davranıyorsun. Ne söylediğinden çok nasıl söylediğine, hangi kameraya oynadığına bakıyorsun.
CHP Genel Başkanlığı koltuğuna otururken ne diyordun? “Değişim.”
Millet de merak etti: “Acaba bu sefer CHP gerçekten değişecek mi?”
Meğer değişen sadece sandalyeymiş. Zihniyet aynı, çevre aynı, alışkanlıklar aynı… Hatta bir konuda geriye gitmişsiniz: Kemal Bey en azından kavga etmezdi, sen yumruk atmadan bir gün duramıyorsun.
Bugün baktığımızda, CHP senin elinde Avrupa Parlamentosu’na bağlı, Kandil'e göz kırpan, her milli meselede karşı cephede hizalanan bir yapı haline geldi. Ne zaman bu milletin lehine bir adım atılsa, senin partin ya karşı çıkıyor ya da sessizce başka ajandalara hizmet ediyor.
Kılıçdaroğlu’na yaptığın siyasi operasyonun yankısı hâlâ sürüyor. Ona sırtını dönüp, "Gençlik" diyerek çıktığın yolun sonunda, senin en büyük destekçin eski vesayet artıkları, FETÖ kalıntıları, sosyal medya trolleri oldu. Değişimin adresi mi oldun, yoksa eski düzenin yeni vitrin süsü mü?
“İngiliz Özgür” dedim, bazıları içerledi. Ama ne yapayım, senin durduğun yer Brüksel koridoru, söylediğin dil Washington raporu, baktığın yön Londra’daki danışman masası. Bu millet senin milli meselelerdeki duruşunu da, sınır ötesi operasyonlara olan mesafeni de, terörle mücadeledeki sessizliğini de çok iyi biliyor.
Sen Tayyip Erdoğan’la polemiğe girecek çapta biri değilsin Özgürcüğüm. O bu milletin duasıyla yürürken, sen tweet beğenisiyle yol alıyorsun. O 20 yıldır seçim kazanıyor, sen ancak rakibini devirmeyle yükselebiliyorsun. O taş üstüne taş koyuyor, sen laf üstüne laf…
Siyaseti stand-up gösterisine çevirdiğini zannediyorsun. Ama seyirci çoktan salonu terk etti. Mizah yapacağım derken, trajikomik duruma düşüyorsun. Hele ki Meclis kürsüsünü şov alanına çevirmen, genel başkanlık makamının ciddiyetine yakışmıyor. Hatırla, bu millet ağlanacak haline gülenleri çok gördü, ama sonunda hep yoluna devam etti.
Ve bir not düşmeden geçemeyeceğim: Kılıçdaroğlu'na ihanet eden biri, bu millete sadakat nutku atamaz. O koltuğa nasıl oturduğunu sen de biliyorsun, biz de biliyoruz. Bu yüzden, senden millî duruş bekleyen herkese tekrar söylüyorum: “Kendinizi kandırmayın.”
Devlet hafızası unutmaz. Arşiv her kelimenizi kaydediyor. Kim ne zaman ne söyledi, kim hangi gün kiminle yürüdü, hepsi yazılı.
Ha, unutmadan:
Hasan Doğan’a hâlâ ayak röntgenini göndermedin. Ayağının neden sakatlandığını hâlâ kimse bilmiyor. Ama biz biliyoruz: Gerçekleri gizleyerek yürünmez Özgürcüğüm. Ayağından sakatlandığını söylüyorsun ama aslında “siyasi ayarların” bozulmuş. Kendine gel.
Bu millet senin hangi yolda yürüdüğünü değil, hangi yolda tökezlediğini izliyor artık.